La ilahe illallah kelimesinin, bu kelimeyi kabul edenlere yüklediği bazı sorumluluklar vardır. Kişinin bu sorumlulukları yüklendiğini kabul edip, onları kendisi için lazım ve bağlayıcı görmesi “La ilahe ilallah'ın gerektirdiklerine dahildir. Bunları yerine getirmek ise “La ilahe illallah'ın haklarına dahildir.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

أمرت أن أقاتل الناس حتى يقولوا لا إله إلا الله، فإذا قالوها عصموا مني دماءهم وأموالهم إلا بحقها، وحسابهم على الله تعالى

“İnsanlar la ilahe illlallah deyinceye kadar, onlarla savaşmam emredildi. Eğer onu derlerse, kanlarını ve mallarını benden korumuş olurlar.(la ilahe illallah'ın) hakları ise bundan sonra müstesnadır. Hesapları da Allah'a kalmıştır.” (Buhari, Müslim)

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem, la ilahe illlah'ı söylemeyle koruma altına alınan can ve mal güvenliğini, onun bazı haklarına bağlamıştır.

Her birisi, can güvenliğinin şartı olmamaklar beraber, şeriatın bütün emir ve yasakları, yani bütün farzları yerine getirip bütün haramlardan kaçınmak, la ilahe illallah'ın haklarındandır.

La ilahe illallah'ın haklarının en büyüğü namaz ve zekat'tır.

Yüce Allah şöyle buyurur:

وَمَا أُمِرُوا إِلَّا لِيَعْبُدُوا اللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ حُنَفَاء وَيُقِيمُوا الصَّلَاةَ وَيُؤْتُوا الزَّكَاةَ وَذَلِكَ دِينُ الْقَيِّمَةِ

“Onlara sadece, dini Allah'a halis kılıp hanifler olarak O'na ibadet etmek, namazı kılmak ve zekatı vermek emrolunmuştu. Dosdoğru din işte budur.” (Beyyine, 5)

“Dini Allah'a halis kılıp hanifler olarak O'na ibadet etmek” la ilahe illlah'tır.

“Namazı kılmak ve zekatı vermek” de la ilahe illallah'ın en büyük haklarıdır.

Bu hakların en büyüğü olan namazı terk etmek, doğru olan görüşe göre kişiyi İslam dininden çıkarır.

Nebi sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurur:

إن بين الرجل وبين الشرك والكفر ترك الصلاة

“Kişi ile küfür ve şirk arasında namazı terk etme vardır.” (Müslim)

Yani, namazı terk eden kişi ile kafir ve müşrik olma arasında bir engel kalmamıştır. Dolayısıyla, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in de buyurduğu gibi;

فمن تركها فقد كفر

Onu terkeden kafir olur.” (Tırmizi, Nesai, İbn Mace)

 

كان أصحاب محمد صلى الله عليه وسلم لا يرون شيئا من الأعمال تركه كفر غير الصلاة

“Nebi salllallahu aleyhi ve sellem'in ashabı, namazdan başka bir amelin terkini küfür olarak görmezdi.” (Tırmizi)

 

Sahabeden bunun aksini söyleyen de bilinmemektedir. Bundan dolayı İshak b. Rahuye, Eyyüb es-Sahtayani ve Muhammed b. Nasr el-Mervezi gibi imamlar, bunu onların icması olarak nakletmektedir.

Namazı terk edenin öldürüleceği alimlerin cumhurunun görüşüyken, ölümle burun buruna geldiği halde kılmamakta diretenin kafir olduğu, tek kelime ile Ehl-i Sünnet'in icmasıdır.

La ilahe illlallah'ın namazdan sonra en büyük hakkı olan zekatı vermeyenlerle savaşmak da sahabenin icmasıdır.

Ebu Bekir es-Sıddık radıyallahu anhu der ki:

والله لأقاتلن من فرّق بين الصلاة والزكاة، فإن الزكاة حق المال، والله لو منعوني عقالا كانوا يؤدونه إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم لقاتلتهم على منعه

“Namaz ile zekatın arasını ayırt edenlerle, Allah'a yemin olsun ki savaşacağım. Zira zekat malın hakkıdır. Vallahi Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'e verdikleri bir oğlağı bile bana vermemezlik ederlerse, bundan dolayı onlarla savaşacağım.” (Buhari, Muslim)

 

Ebu Bekir es-Sıddık radıyallahu anhu bundan dolayı onlarla savaşmış, sahabenin tamamı da ona muvafakat etmiştir.

La ilahe illallah'ın en önemli haklarından bir tanesi de, Allah'ın kelimesini, tevhidini ve la ilahe illallah'ı en yüce yapmak için Allah yolunda cihad etmektir.

 

Yüce Allah şöyle buyurur:

 

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لاَ تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلّه

"Hiçbir fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın."  (Enfal, 39)

 

"Fitne kalmayıncaya" , şirk kalmayıncaya kadar demektir. Bu da "La ilahe" yi, yani nefyi tam karşılar.

"Din tümüyle Allahın oluncaya", bütün ibadetler sadece Allah'a yapılıncaya kadar demektir. Bu da "İllallah"ı, yani isbatı tam karşılar.

Yüce Allah şöyle buyurur:

قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

"De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, akrabalarınız, kazandığınız mallar, bozulmasından korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, eğer sizin için Allah'tan, Rasulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, o zaman Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah fasıklar topluluğuna hidayet etmez." (Tevbe, 24)

 

La ilahe illallah'ın haklarından bir tanesi de i'tikad ve amelleri terk edilen müşriklerin bedenlerini ve yurtlarını da terk ederek hicret etmektir.

Yüce Allah şöyle buyurur:

 

قَالْوَاْ أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُواْ فِيهَا

"(Melekler) der ki: Allah'ın arzı geniş değil miydi, orada hicret etseydiniz ya'" (Nisa, 97)

 

وَأَعْتَزِلُكُمْ وَمَا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَأَدْعُو رَبِّي عَسَى أَلَّا أَكُونَ بِدُعَاء رَبِّي شَقِيًّا * فَلَمَّا اعْتَزَلَهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ وَهَبْنَا لَهُ إِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَكُلًّا جَعَلْنَا نَبِيًّا

"(İbrahim dedi ki:) 'Sizden ve Allah'ın dışında ibadet ettiklerinizden ayrılıyorum. Rabbime dua ediyor ve O'na dua etmeyle bedbaht olmayacağını umuyorum.' (İbrahim) onlardan ve Allah'ın dışında ibadet ettikleri şeylerden ayrılınca, ona İshak'ı ve Ya'kub'u bağışladık. Hepsini de peygamber yaptık." (Meryem, 48-49)

 

يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ أَرْضِي وَاسِعَةٌ فَإِيَّايَ فَاعْبُدُونِ

"Ey iman eden kullarım! Benim arzım geniştir. Öyleyse sadece bana ibadet edin" (Ankebut, 56)

 

Yani sadece bana ibadet etmek demek olan la ilahe illallah uğruna yurtlarınızdan çıkmanız gerekirse bunu yapın.

Nebi salllallahu aleyhi ve sellem de şöyle buyurur:

أنا بريء من كل مسلم يقيم بين أظهر المشركين

"Ben müşrikler arasında ikamet eden her Müslümandan beriyim." (Ebu Davud, Tirmizi)

 

La ilahe illallah'ın haklarından bir tanesi de, bu büyük nimetin şükrünü eda edip onun üzerinde sabit kalabilmek için la ilahe illallah'ın öğrenilmesi, öğretilmesi ve yayılması için Allah yolunda infak edip para harcamaktır.

Yüce Allah şöyle buyurur:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ

"Ey iman edenler. Allah'a yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar." (Muhammed, 7)

 

Yani Allah'ın dinine dininin aslı ve esası olan tevhide ve la ilahe illallah'a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve sizi dininde ve tevhidinde sabit tutar.

Yüce Allah şöyle buyurur:

هَاأَنتُمْ هَؤُلَاء تُدْعَوْنَ لِتُنفِقُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَمِنكُم مَّن يَبْخَلُ وَمَن يَبْخَلْ فَإِنَّمَا يَبْخَلُ عَن نَّفْسِهِ وَاللَّهُ الْغَنِيُّ وَأَنتُمُ الْفُقَرَاء وَإِن تَتَوَلَّوْا يَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ ثُمَّ لَا يَكُونُوا أَمْثَالَكُمْ

"İşte sizler Allah yolunda infak etmeye çağrılıyorsunuz. Bazılarınız da cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengin siz ise fakirsiniz. Eğer sırt çevirirseniz başka bir topluluğu sizin yerinize geçirir. Ayrıca onlar siizn gibi (cimri) de olmazlar." (Muhammed, 38)

La ilahe illallah'ın rükunlarını ve şartlarını yerine getirip İslam'a giren kişi, onun en büyük hakları olan namazı ve zekatı da eda ettikten sonra cihad ile canından, hicret ile yurdundan ve infak ile malından vazgeçerek, bu büyük amellerle imanını tasdik edip, la ilahe illallah'da sadık olduğunu göstermiş olur.